25 Eylül 2010 Cumartesi

Belçika Soykırım Tetikçisi

Geçenlerde Belçika’nın başkenti Brüksel’de düzenlenen bir şenlikte kentin bir meydanında çiçekten yapılmış halı görünümünde bir sergileme kamuoyunda ilgi uyandırdı. Rengârenk binlerce çiçeğin bir araya getirilmesi ile oluşturulan çiçekten halı kadar, meydanı çevreleyen ve çoğunlukla yüz yıl öncesine uzanan taş yapıların görkemli duruşu da dikkati çekmekteydi. Sanat eseri niteliğindeki bu yapıların, Belçika’nın yakın geçmişinde emperyalist ülkeler adına yaptığı tetikçilik ile bağlantılı bir sefil geçmişin yer alması da bu gerçeği bilenler için bir o kadar çarpıcıydı.

Çok değil, bundan 90 yıl önce, yaklaşık 10 milyon Kongolu insan katledildi. 1885 ila 1912 yılları arasında Belçika sömürgesi olan Kongo’da büyük bir soykırım yaşandı. Avrupa’da otomotiv sektöründe lastik imalatı için gerekli hammadde olan kauçuk plantasyonlarında çalıştırılan zenciler, acımasız bir katliamın kurmanı edildiler. O günden bu yana tüm Avrupalı ulusların elbirliği ettiği bütün bu cinayetler başarı ile gizlendi. Bunu kirli geçmişlerini örtbas etmek için, örneğin, Asya ve Afrika insanlarını barbar olarak nitelediler. Onları kana susamış vahşiler olarak yansıttılar. Hatta sözde Ermeni soykırımı gibi, asılsız iddialarla sadece Kongo’da öldürülenler değil, ama Amerikan yerli halklarına, Afrika zencilerine ve Avustralya’da aborjin haklara yaptıkları soykırımı, Tazmanya insanının soyunu tükettiklerini gizlemeyi başardılar.

Ama Ermeni tehcirinde olduğu gibi, talihsiz olaylarla karşı karşıya kalan halkların bu duruma düşmelerine de emperyalistler neden olmuşlardı. 1. paylaşım savaşında Osmanlı Devleti’nin Ermeni asıllı tebaasını silahlandıran ve onu arkadan vurmayı emperyalistler planlamışlardı. Afrika’da böl ve yönet politikası ile örneğin, Kongo’da Hutular ve Tutsiler ile olduğu gibi, asırlar boyu barış içinde yaşayan insanları birbirine kırdıran yine aynı emperyalist sömürü hedefiydi.

Dün olduğu gibi, bugün hala daha bu durum sürüyor. Irak’ta Sünni, Şii ve Kürtlerin birbirine düşürülmesi, Pakistan’da farklı etnik aidiyetler arasında yaratılan gerginlik, Türkiye’de Hanefi ve Sünni ayrılığı ve daha birçok benzer uygulamalar, ulusal bütünlüğe yöneltilmiş hayati tehdit niteliğini taşıyor.

Sır perdesi aralanıyor

Ama bunun daha fazla devam etmeyeceği anlaşılıyor. Hala daha günümüzde insan hakları ihlalleri devam ediyor ve insanlar artık buna bir dur demenin zamanının geldiğini düşünmeye başlıyorlar.

Haber ve bilgi üretim ve dağıtım kanallarının tekellerin eline geçmesi ile, bu güne kadar gizli tutulan gerçekler artık her geçen gün daha çarpıcı biçimde gün ışığına çıkıyor. Belçikalıların Kongo’da yaptığı soykırım hakkında belge ve bilgiler gözler önüne seriliyor. 20. yüzyılın başlarında Belçikalıların Afrika halklarına uyguladığı soykırım, dünyanın dört bir köşesinde masum halklara reva görülen kan ve gözyaşı üzerine kurulu Avrupa medeniyetinin kirli yüzünü her geçen gün daha fazla ortaya çıkartıyor.

Insanlık tarihinin acı öykülerinden biri, içerdiği insanlık dramına tezat oluşturacak biçimde, ekvator çizgisine yakın olmasına karşın, benzersiz iklimi ile bir cennet niteliğindeki orta Afrika’da yaşanıyor. Bu bölge, insanlığın tarih boyunca aradığı nimetlerin olduğu yüksek yaylalarla kaplıdır. Tarım ve hayvancılık için mümbit topraklar yüzyıllar boyunca insan topluluklarının gereksinimini karşılamıştır. Ne var ki, bu durum 19. yüzyıl ortalarında ilk beyaz yerleşimcilerin ayak basması ile değişecektir.

Orta Afrika düzlüklerinde tarım ile uğraşan Hutular ve yüksek yaylaklarda hayvancılıkla uğraşan Tutsiler yaşamaktadır. Burası Orta Afrika Krallığı topraklarıdır. Bu bölgede beyaz kışkırtıcılığına tanık olunmadan önce, Tutsi ve Hutu arasında etnik çatışmaya yol açacak hiçbir çelişki yaşanmamıştır. Ama artık emperyalizmin kanlı emelleri ile karşı karşıyadırlar.

Bizzat tanıklıkların da yer aldığı kapsamlı araştırmalar, beyazların orta Afrika’da işlediği cinayetlerin 20’inci yüzyılın en büyük insanlık utancını oluşturduğunu ortaya koymuştur. Ama beyazların yaptığı soykırım, işledikleri cinayetler ve insanlık dışı uygulamaların duyurması hiçbir zaman kolay olmamıştır. İnsanlık onurunu hiçe sayan Avrupa medeniyeti, dünya çapında iletişim, medya ve haberleşme kanalları üzerinde tekel oluşturmuştur. Bu yetmemiş, sözde dünya barışı, işbirliği ve ekonomik kalkınma için oluşturulan uluslar arası örgütler de batılı zengin ülkelerin tekeline girmekte gecikmemiştir. Bu durumda mazlum halkların sesini duyurmak pek mümkün olmaz. Ama yaşanan bu acı olaylara tanıklık edenler, bir şekilde Amerika’da yerli halklara, Avustralya’da Aborjinler ya da Afrika’da Kongo’da yaşanan soykırımların tanıklığını yaparlar.

Bu tür tanıklıklar kesin istatistikleri sağlayacak düzeyde değildir. Belçikalıların Kongo’da öldürdükleri insan sayısı da kesin olarak bilinmiyor. Tahminlere göre, 3 milyon ila 30 milyon arasında Kongolunun soykırımın pençesinde hayatlarını kaybettiği zannediliyor.

Ama artık neredeyse kesin sonuçlara varılmasını sağlayan bilimsel olgulara dayalı değerlendirmeler var ve bunlar gerçeğe çok yakın yapabiliyorlar. Örneğin, K. Kolomb’un Amerika kıtasına ilk ayak bastığı yüz yıllar öncesinde kıtada yaşayan insanların 100 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bugün bu yerli hakların kıtanın kuzeyinde ve güneyinde toplam sayılarının 5-6 milyon olduğuna bakılarak, beyazların ayak bastığı topraklarda yaşayan insanları neredeyse için tümüyle yok etmeye ramak kaldığı anlaşılabiliyor.

Emperyalizm 20’inci yüzyılda ortaya çıktı. Kapitalist sömürünün acımasızlığı bu yüzyıl başı ile ortaya çıktı. Belçikalılar, emperyalist ülkelerin Afrika’yı sömürgeleştirme hareketini ilk baştanlar oldular. Bunun için ilk olarak Kongo’da kendine bir koloni oluşturan maceracı H. M. Stanley ile anlaştılar. Stanley hemen kolları sıvadı ve yerli kabile reisleri ile yaptığı “elbise ve incik boncuk” anlaşmaları ile ülkenin sahibi oldu. Ama bu anlaşmalar, gerçekte ülkenin satılması anlamına gelmekteydi. 14 Avrupa ülkesinin katıldığı Berlin Konferansı ile emperyalist dayanışma içinde Belçika’nın kendisinden tam 76 kat büyük Kongo’ya sahip olduğu tescil edildi. Artık tüm bir ülke, kauçuk sömürgesi haline dönüştürülmüştü.

Soykırım, işkence ve cinayetler

Kral II. Leopold döneminde ülkede terör estirildi. Köle emeğinin değerlendirilmesi doğrultusunda zulüm ve işkence ve kitlesel cinayetler işlendi. Ülke içinde Terres Vacantes olarak tanımlanan ve sadece Avrupalıların yaşadığı bölgeler oluşturuldu. Burada yaşayan yerli halk yerinden yurdundan edildi.

Belçika Kıralı ülkeyi iki ekonomik bölgeye ayırdı. Birine Domine Prive adı verildi. Ülkenin üçte ikisini oluşturan bölge Kral'ın özel mülkü ilan edildi. Geri kalan üçte bir ise, Belçikalıların Avrupalı emperyalist ortaklarına şükran nişanesi olarak Avrupalı tacirlere açık imtiyaz bölgelerine dönüştürüldü.

Köle emeği gerekiyordu ve bunun için Force Publique kuruldu. Amaç yerli halkı yırdırmaktı. Bunun için o zamanlar yamyam olan Kuzey Kongo’da yaşayan yerli hak kullanıldı. Çocuklar kaçırıldı ve Katolik misyonerlik etkisi altında köleliğe yakın özellikler için eğitildi. Yamyam Force Publique askerleri, ellerinde su aygırı derisinden yapılan kırbaçlar kullanarak çoğunluğu kadın yerli halka zülüm yaptılar tecavüz ettiler, köylerini yaktılar. Zencileri “sürek avları” ile öldürdüler ve ellerini keserek beyaz subaylara kurşunları boşa harcamadıklarını gösterdiler. Force Publique askerlerinin öldürdükleri isyancı yerlilerin kesilen elleri için ödül koydular. Bu durum öylesi bir çılgınlık halini aldı ki, Force Publique çoğu zaman sadece kesik ellerle ilgilenirler; , kurbanlarının yaşayıp yaşamadıklarını umursamıyorlardı.

Ülkeye yabancıların girişi yasaktı. İzin verilen, sadece Kral yanlısı ve suskun kalacaklarından kuşku duyulmayan misyonerlerdi. Ne var ki, Liverpoollu bir memur, E. Dene Morel, kauçukları boşaltan gemilerin silah yüklü olarak geri döndüklerini fark etti. Daha sonra Kral Leopold’un bu canice uygulamasına karşı çıkan birkaç iş adamının desteğinde olup bitenleri incelemeye başladı. Sonunda, İngiltere hükümeti, 1904 yılında Berlin Anlaşması’nın ihlali konusunda inceleme başlatma kararı aldı. Sir R. Casement, daha sonra kamuoyuna yansıyan bir tanık şahit diletti.

Belçika hükümetine yöneltilen eleştiriler, Kralı zor durumda bıraktı. Artık Kral’ın istifa etmesi isteniyordu. Ama Belçikalıları asıl zor durumda bırakan Kongoluları soykırım pençesinden kurtaran bir başka gelişme oldu: Kauçuk artık G. Asya ve L. Amerika’da Belçika Kongosu’nda olduğundan daha ucuza üretilmekteydi.

Soykırımda Ölenler

Bu konuda kesin bir bilgi yok. Kongo’da sömürge döneminin başlangıcındaki nüfus ile 20. yüzyılın başlarındaki nüfus arasıda bir kıyaslama yapanlar, kitlesel kıyımların olduğunu belirtirler. Daha bilimsel değerlendirmeler, Belçikalıların Kongo nüfusunun yarısını oldurduğunu söylemekteler. R. Casement raporunda, ölümlerin esas olarak ırkçı savaş, açlık, doğumların azalması ve hastalıklar olduğu belirtiliyor. Ancak Belçikalıların en affedilmez uygulamalarından biri, ölümcül uyku hastalığını demografik olarak kullanmaları oldu. Ünlü uyku hastalığı uzmanı P.G. Janssens’e göre, Kongo halklarının asırlar boyu süren geleneksel koşullarının ve buna bağlı yaşam tarzlarında kökten değişiklik ile halk kırıma uğratılmış ve bu şekilde bölgelerin işgali sağlanmıştır. R. Casemet raporunda, toplam ölenlerin sayısının 3 milyon olduğu ifade edilmektedir. Araştırmacı P. Fortbath’a göre bu sayı 5 milyon kişidir. Ünlü A. Hoschshild’in tahmini 10 milyondur. Encyclopædia Britannica tarafından yapılan tahmin ise, Belçika Krallık rejiminin 8 ila 30 milyon arasında insanı katletmiş olduğunu belirtmektedir.

Amerikalıların parmağı

Amerikalılar, daha en başta, II. Leopold’un Kongo’yu kendi “koruması” altına almak için elinden gelen gayreti göstermekteydi. Zaten II. Leopold, Kongo macerası için ABD’de lobi kampanyası yürütmekteydi. Bu kampanyada aynen bugün olduğu gibi, borsa ilişkileri geçerliydi. Gerçekten de, ABD, II. Leopold’un kurduğu sömürge devletini tanıyan ilk ülke oldu. Her ne kadar ABD doğrudan bu soykırıma katılmadı ise de, II. Leopold’un taşeronluk işini kotaracağına ikna olmuştu. Bu ilişkiler bugün de devam etmektedir. II. Leopold ve yandaşlarının Florida portakal plantasyonlarında yer alması boşuna değildi. Şimdiye kadar en acımasız bir soykırımı gerçekleştirenler, başta Belçika ve ABD olmak üzere, Belçika’nın Kongo üzerindeki egemenliğini tanıyan Berlin Konferansı katılımcısı 14 Avrupa ülkesiydi. Çünkü bu ülkelerin tümü, Kongo’da elde edilen kauçuk ürününe ihtiyaç duymaktaydılar.

Kral Belçika’da baş tacı

II. Leopold Kongo’da hiç sevilmese de, Avrupa’da ülkesinde yaptığı inşa faaliyetleri nedeniyle kendisine baş tacı edilmiş. Kendisine, İnşaatçı Kral, Le Roi-Batisseur deniyor. Bu gün Antverp, Brüksel, Ostend gibi birçok Belçika kentindeki eserler, Kral’ın Kongo’daki soykırım ile elde ettiği gelirlerin ürünü ve bu soykırımın belgeleri olarak dimdik ayakta duruyor.

Belçika kolonyal geleneğinden gelen kesimin tavrı değişmiyor. Onlar için II. Leopold hala bir kahraman. Öğrencilerden biri, hazırladığı tezi sözlü savunmasında Belçikalıların Afrikalılara uyguladığı soykırımına değinecek olmuş. Kurul derhal öğrenciye sınıftan atmış. Belli ki, Kongo soykırımı ile hala yüzleşemiyor Belçikalılar.

Emperyalistler, soykırım ve cinayetlerini çok iyi gizleyebiliyorlar. Bunu en iyi W. Faulkner söylüyor. ABD’de, iç savaş öncesi kölelik dönemi için, “Geçmiş olaylar mı? Onlar tümüyle öldü. Hatta şimdiye kadar hiçbir geçmiş de olmamıştı zaten.”

Ne var ki, A. Hochschild’in dediği gibi, “Kongo, siyasette insanlığın akıl tutulmasının bir abidesi. Leopold ve hempaları, bu kirli ellerini yıkmak için elinden gelen çabayı gösterdiler. Bunu başarmış görünüyorlar” diyor.

Ama oldukça garip bir biçimde, Orta Afrika Kraliyet Müzesi’nde Kongo Soykırımı ile ilgili herhangi bir değinme yok. Hochschild, kolonyal objelerden geniş bir koleksiyona karşı, soykırım ile ilgili hiçbir belge yok.

Kongo’da talan devam ediyor

1960 yılında özgürlüğünü elde eden Kongo’da CIA marifeti ile Başkan P. Lumumba’ya suikast düzenlendi. Bunun izleyen otuz yıl boyunca ülke CIA destekli Mobutu Sese Seko’nun diktatörlüğü altında ezildi. Ve en son Rwanda’da yaşanan soykırım etkisini Kongo’da da kendini gösterdi.

36 yıllık iktidarı döneminde Mobutu, ülkeyi tam bir iflasın eşiğine getirdi. Ülke içinde yaşanan siyasi istikrarsızlık ve gerginlik nedeniyle 3,9 milyon insanın öldüğü belirtiliyor. Bunların çoğunluğu, yerinden yurdundan edilen insanların karşılaştığı yetersiz beslenme, ilaç temin edilememesi veya çatışmalar ile bağlantılı. Kongo’da bugün kamu hizmetleri, okullar, hastaneler, sosyal yardım faaliyetleri, vs. hemen hemen hiç yok ya da çok yetersiz ve halkın temel gereksinimlerini karşılamaktan çok uzak.

Bugün Kongo'da insanlar çok zor yaşam koşulları altındalar. Gelir düzeyi, yaşam endeksi, ortalama ömür gibi belli başlı göstergeler bakımından Kongo, en geri sıralarda yer alan ülkeler arasında. Kongo’nun kişi başı geliri 1000 doların altında. Ortalama ömür, zengin ülkelerde 80 dolaylarında iken, Kongo’da 52 yıl.

Kongo’da çok boyutlu ve umutsuz yoksulluk hakim. Son on yıl boyunca ülkede süregelen kargaşa ve savaş, bu durumu daha da artırdı. Çocukların yüzde 30’u beslenemiyor. 5 milyon çocuk açlık ile karşı karşıya. Ülke nüfusunun yarısı içecek su bulamıyor. İç karışıklıklar ve savaş nedeniyle yerinden yurdundan edilmiş aileler yiyecekten mahrum, tohum ve bitki kökleri ile beslenmeye çalışıyor.

Açlığa Karşı Eylem (ACF) örgütü, “Kongo’da Açlığın Önlenmesi Kampanyası" başlattı. Günümüzde, her gün doğrudan süregelen açlık ve hastalık ile bağlantılı 1200 insanın öldüğü belirtiliyor.

Uluslararası yardım kuruluşlarının çabaları ya göstermelik, ya da çok yetersiz. Gerçekte bu kuruluşların faaliyetlerinin iyi ya da kötü, sorunu çözmeyeceği çok açık. Kongo dahil, bütün Afrika ülkelerinde emperyalist çıkarlar yeni sömürgecilik yöntemleri ile sürdürüldüğü sürece bunun değişebileceğine ilişkin hiçbir emare de yok.

Yapılan açıklamalarda, Kongo’daki siyasi istikrarsızlığın temelinde Mobutu rejimi gösteriliyor. Oysa Mobutu'yu oraya CIA marifeti ile getiren bizzat ABD oldu. Kongo’da dün ve bugün dökülen kan ve gözyaşının müsebbibi bizzat ABD.

En son gelen bilgilere göre, 40 yıllık aradan sonra ilk kez birden fazla parti katılımı yapılacak seçimleri sonuçları önceden belli olduğu iddiası ile 41 partiden oluşan muhalefet boykot etti. Muhalefet sözcüsü, H. Malonga, seçimlerin Kongo’da demokrasinin katledilmesi demek olduğunu açıkladı.

Malonga’nın sözüne güvenmek gerek. Çünkü Kongo petrol zengini olarak nitelendirilen ülkeler arasında. Petrol olan yerde de demokrasinin olmadığı çok açık bir gerçek.

“Ermeni Soykırımı” masalı

“Ermeni Soykırımı” masalı boşuna çıkartılmadı. Bu Avrupa’nın soykırımcı geçmişini gizlemek ve günümüzde giderek tırmanan yeni sömürgecilik politikaları ve bunlarla bağlantılı soykırım politikalarını tekrar hortlatmak için geliştirdiği bir senaryo. Irakta işgalci Batılıların katliamı soykırım düzeyine çoktan ulaştı bile. Türklerin “soykırımcı” ilan edilmeleri gerçekte senaryo için biçilmiş kaftan. Böylelikte insanlık suçunu medeniyetler kavramı ile özdeşleştirilmesi amaçlanıyor. Medeniyetler çatışması kavramının atılması ve Türklerin basiretsiz yöneticilerin bu oltaya takılmaları da bunun açıklıkla gösteriyor. “Ermeni Soykırımı” iddiası ile “Medeniyetler Çatışması” aynı senaryonun iki farklı perdesi. Böylelikle bir taşla iki kuş vurulmuş oluyor: Avrupalılar hem kendi soykırımcı geçmişinden kurtulacaklar, hem de Irak’ta Sünnileri, Afganistan’da Taliban adı altında masum halklara karşı yönelttikleri soykırım eylemlerini medeniyetler çatışması kisvesi altında sunacaklar.

Öte yandan Türklerin “Medeniyetler Çatışması” oltasına takılması ve hatta bu konuda öncülüğe soyunması büyük bir gaftır. Bu gerçekte suçlu olan taraf temsilciliği rolünü benimsemek ile eşdeğerdir.



Kaynaklar:

1. Baffour Ankomah, “The Butcher of Congo". New African, October, 1999,

2. Mass Crimes Against Humanity and Genocides: The Congo Free State Genocide, Circa 1895 - 1912, http://www.religioustolerance.org /genocong.htm

3. Adam Hochschild, "King Leopold's Ghost: A Story of Greed, Terror, and Heroism in Colonial Africa," (Boston: Houghton Mifflin Company, 1998)

4. T. Straus, “King Leopold's Ghost Makes a Comeback”, AlterNet. Posted April 26, 2000.

5. http://www.actionagainsthunger.org/campaigns/congo/details.html

6. http://www.voanews.com/english/2007-06-22-voa63.cfm



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder