2 Mart 2011 Çarşamba

Türkiye'ye Kilitlenen Yunan Namlusu

Son günlerde Türk Yunan sınır boylarında bir hareketlenme olduğu gözleniyor. Bir kez daha bu konuda kamuoyuna yansıyan haberlere bakılırsa, iki ülke ilişkilerinde bundan böyle barış hakim olacak. Konu ile ilgili gün ışığına çıkan bilgiler, henüz kesin bir değerlendirme yapılmasına olanak vermiyor. Ancak, Türkiye’nin bir kez daha emperyalistlerce sürüklendiği yeni bir macera olduğu, çok açık. Tam bir dayatma ile füze savunma sisteminin yerleştirileceği bir dönemde bundan farklı bir gelişme beklenmemeli. Belli ki, sınır boylarına AB askerlerinin yerleştirileceğinin açıklanması ile yeni bir silahlanmada yeni bir tırmanma süreci yaşandığı açık.


Yunan hükümetinin, ülke savunması için uzun vadeli hedefler geliştirdiği ve bu bağlamda 2015 yılına kadar silahlanma için toplam 27 milyar Euro harcama yapmayı planladığı bildiriliyor. Helen Ordusu için harcanacak bu paranın esas olarak saldırı amaçlı donanım olduğu gözlerden kaçmıyor. Üyesi olduğu Avrupa ülkeleri ile çevrelenmiş Yunanistan’ın bu denli yoğun silahlanmasının Türkiye ile uzun yıllardır sürdürdüğü gerilim ile bağlantılı olduğu biliniyor.

Yunanistan günümüzde kimi ülkeleri etkisi altına alan bir gelişmeye ayak uyduruyor. Bu ülkeler silahlanmaya önemli miktarlarda kaynak ayırıyor. Mevcut envanterlerini yeniliyor ve yeni ve modern teknolojiye sahip silahlara muazzam paralar ayırıyorlar. Yunanistan da silahlanma yarışında en ön sırada yer alan ülkeler arasında yer aldığı gözleniyor.

Ürettikleri nükleer, biyolojik, kimyasal ve konvansiyonel silahlarla dünyayı barut fıçısına çeviren ABD ve Avrupa emperyalistleri, ülkeleri silah alımına zorlamak için elinden geleni yapıyor. Dünyanın dört bir tarafında gerginlik oluşturuyor. Onlara sahte güvensizlik aşılıyorlar. Dünya ülkeleri kaçınılmaz olarak silahlanma yarışından geri duramıyorlar. Halktan topladıkları vergilerle emperyalist ülke silah tekellerini zengin ediyorlar.

2007 yılında dünya silaha yaklaşık 1,4 trilyon dolar para harcadı. Bu bir önceki yıla göre %6 gibi çok büyük bir rakamı ifade ediyor. Son on yıl içinde silahlanmaya ayrılan para reel bazda yüzde 45 arttı.

Bu bağlamda, Yunan hükümetinin silahlanma yarışında en ön saflarda yer alışı ilk bakışta bu dayatma ile oluşan küresel eğilim doğrultusunda olduğu düşünülebilir. Ama Yunanlıların tarihi boyunca doğu komşusu Türkiye olan ilişkileri göz önünde bulundurulduğunda, bu ülkenin silahlanma tutkusunun nedeni anlaşılacaktır. Yunanlılar oldum olası onları sonuna kadar destekleyen Avrupalı emperyalistlerle birlikte Helenizm uğruna Türkiye’ye karşı düşmanca tavır almaktadır. Kültürel ve dini motiflerle bezendirilen Helenizm, Türkleri Kıbrıs ve Ege Denizi’nden kovduktan sonra Trakya'nın tümü ve İyonla adını verdikleri Batı Anadolu'dan sürüp atmayı öngörmektedir. İnanılmaz gibi değil, ama Yunanistan yayılmacı Helen idealini yaşatmakta ve esas olarak bu amaçla hızla silahlanmayı sürdürmektedir.

Yunanlılar silahlanma yarışında öncü ülke

Zaten bu nedenledir ki, Yunanistan, silahlanma yarışında en ön sırada yer alan ülkeler arasında bulunuyor. BM’in 2006 yılı için verdiği kişi başına ulusal gelir ile kıyaslamalı askeri harcamalar sıralamasında Yunanistan, militarist ABD ile birlikte en ön sıralarda yer alıyor. Onun üzerinde parasını harcayacak yer bulamayan S. Arabistan ve Umman, Irak, İsrail ve Gürcistan gibi karakol ülkeleri ile Suriye, Ürdün, Brundi ve İran gibi kendisini sıcak bir tehdit altında gören ülkeler var.

Gerçekte Yunanistan’ın görünür bir tehdit altında olan yada ABD’nin emperyalist yayılma stratejisinde yığınak yaptığı ülkeler gibi, makul olsun olmasın, hiç bir gerekçeye sahip değil. Buna rağmen yine de onun silahlanma yarışında geri durmayıp ön sırada yer alması eğer “histeri” olarak değerlendirilmeyecekse, Helenizm ile bağlantılı uzun vadeli yayılmacı emellerini açıkça kanıtlamaktadır.

Yunanistan, 206 rakamları ile ulusal gelirinin yüzde 3,8’ini askeri harcamalara ayırıyor ve bu konuda ABD ile yarışıyor. Gerçekte bu durum, Yunanistan’ın ABD’nin "karakol ülke” taktiğinin Avrupalı versiyonu olduğunu gösteriyor. (i)

BM istatistikleri, ülkelerin edindikleri silahların “saldırı” yada “savunma” amaçlı ayrımını yapmıyor. Oysa tehdit altında ve güvenlik endişesi taşıyan ülkelerin silahlanması kabul edilebilir durum. Örneğin, İran ve Suriye açık bir tehdit altındalar. Bu ülkelerin dünya barışına yaptıkları katkılar ne kadar tartışmalı olursa olsun, tehdit ediliyor olmaları nedeniyle silahlanmaları kabul edilebilir. Ama saldırı amaçlı karakol ülkeleri için aynı şey söylenemez. Hem dünya barışını tehdit ediyorlar, hem de silahlanma yarışını tetikliyorlar.

Yunanistan’ın tipik bir yayılmacı ülke olduğu gözleniyor. Sadece yayılmacı değil, ama tipik bir karakol ülkesi. Sahip olduğu gücün çok üzerinde kazanımları gerçekleştirebildi. Kendisinden nüfus ve askeri güç olarak kat kat üstün Türkiye aleyhine bağımsızlığını kazandığı 1839 yılından bu yana sınırlarını tam 5 kat büyütmeyi başarıyor.

Yunanistan, bağımsızlık dahil, bütün bu yayılmacı emellerini pratik olarak hiçbir askeri başarı elde etmeden gerçekleştirdi. Osmanlı orduları ile giriştiği tüm savaşları kaybetti; ama Avrupalıların müdahalesi ile her seferinde Osmanlılar geri adım attı. Son olarak bir kez daha İngilizlerin kışkırtması ile Anadolu’yu işgal ettiler. Ama bu sefer başları Sovyetler Birliği ile dertte olan Avrupalılar onlara yardım edemedi. Bir kez daha Türklere yenildiler.

Yunan yayılmacılığı halen daha devam ediyor ve Kıbrıs görüşmelerinin ardından adada Rum hâkimiyetinin tesis edilmesi sonrasında gelecek olası Enosis ile bunun sağlanmasına kesin gözü ile bakılıyor.

Silahlanmayı yüzüne gözüne bulaştırıyor

Helen Ordusunun silahlanmasında dikkati çeken bir başka özellik, bunun baştan savma ve bilinçsiz bir biçimde yapılması. Silahlanma yarışı tam bir başıbozukluk içinde yürütülüyor. Bu durum kaçınılmaz, çünkü Yunanlılara altından kalkamayacağı görev verilmiş. Avrupa Yunanistan’a yoğun bir silah yardımı yapıyor, aba bu yetmiyor. Yunanlıların altından kalkacak altyapısı yok. Silahlar atıl, bakımsız, ekipman ve teknik eleman ikmalinden yoksun bulunuyor.

Yunan saldırı silahlarının ilk sırasında F16C/D uçakları yer alıyor. Helen ordusu bu tip 140 uçağa sahip ve bunların en az 100’ü hazır vaziyette. Bu uçaklar en son geliştirilmiş AMRAAM ve Sidewinden füzeleri ile donatılıyor. Ancak bunlar yeterli gelmemiş olacak ki, Yunan hükümeti, uçak filosunu 30 adet Eurofighter Typhoon ile takviye etti. Bu arada şimdiye kadar Helen ordusuna iyi hizmet vermiş Mirage 2000 uçaklarını da unutmamak gerekir. Helenlerin bu uçaktan en az 39 adet uçağı var ve ayrıca ilave 15 adet Mirage 2000-5 uçak ile takviye edilmiş durumda.

Silahlanma yarışında İsrail ile yarışmaya özenen Yunanlılar altından kalkamayacağı bir işe girişmiş görünüyor Avrupa ülkeleri, Yunanlılara silah bağışı yaparken aynı zamanda bundan yararlanmak ve bu işten para kazanmak istiyorlar. Yunanlılar onları oyalamak ve siparişi verilen silah teslimatlarını geciktirerek karşılık veriyor. Bu durum Avrupalılar için ciddi bir sıkıntı konusu haline gelmiş durumda.

Yunanlıların histeri biçimini alan silahlanma çabası sonucu ülke silah çöplüğüne dönmüş durumda. Silah alımlarında stratejik hatalar ve yanlış seçim sonucu çok sayıda askeri mühimmat kullanılamaz halde. Almanya’dan sipariş edilen bir denizaltı yan yatmış. Bir başkası, parası ödenmediği için imal edildiği Kiel tersanelerinde bekletiliyor. Depolarda tutulan Apache tipi helikopter siparişi tahsisat bekliyor. Bu helikopterlerin kokpitlerini farelerin yediği söyleniyor. ABD’den alınan B52 tipi uçaklar için kaynak sorunu halledilemiyor. Brezilya’dan alınan uçaklardaki Erieye (erken uyarı sistemi) çalışmıyor.

Yunanistan boyundan büyük işlere girişiyor. Firkateynler, denizaltıları, F-16 savaş uçakları, Apache helikopterlerine bir de Hooverkraft uçakları eklenmek ve doğudaki komşusuna olası bir çıkartma operasyonu için devreye sokulması çabaları boşa çıktı. Bu tip gemilerin Ege Denizi için uygun olmadığı ortaya çıktı.

Son günlerde silahlanma yarışında Yunan hükümetinin yeni hamleler peşinde olduğu bildiriliyor. Uzun vadeli silahlanma hedeflerini belirleyen Atina, ilk aşamada silahlanma yarışında kendisi için ayak bağı olan borçlarından kurtulmak istiyor. Şimdiye kadar yapılan silah alımlarında silah üreticisi ülkelere olan 9 milyar Avro borcunu kapatarak silahlanma yarışının önünün açılması düşünülüyor. Bundan sonra Yunanlılar 40 ila 60 adet savaş uçağı ve 6 adet firkateyn satın almak için kolları sıvamış görünüyor.

Öte yandan silahlanma yarışında Avrupa Yunanistan’a elinden gelen yardım, destek ve kolaylığı sağlıyor. Avrupa’dan en büyük destek, Türkiye’ye düşmanca tutumu ile öne çıkan N. Sarkozy'den geliyor. Yunan hükümetinin son olarak satın almayı planladığı 6 adet firkateyn için Fransızların adı geçiyor. Sarkozy, ayrıca gemilerden atılan 1000 kaplama malzemesi menzilli füzelerin sadece Yunanistan’a satılacağını vaat ettiği bildiriliyor.

Bu bağlamda ilginç bir gelişme de, öteden beri silah yardımı bağlamında öteden beri ABD tarafından kayrılan Yunanistan’ın artık yüzünü Avrupa’ya çeviriyor olması. Kuşkusuz bu durum, aynı zamanda Avrupa’nın Türkiye’ye bakış açısını da sergiliyor. Yunanlıların silahlanma yarışında tempoyu artırmış olduklarına bakılarak, Avrupalıların Türkler hakkında artık hiç de hayra yorulamayacak planlar peşinde olduğu anlaşılıyor.

Türklere yöneltilmiş silahlanma

Yunanlıların dünyada en ön sıralarda yer alan silahlanma yarışında tek bir hedefi var. Türkiye ile arasında sınır olan Ege ve Akdeniz kara suları ve hava hatları ve kara sınırı boyuca yaşanan sorunlar olsun, iki ülke arasında her alanda Türkiye aleyhine genişleme politikası izlemek.

Uluslar arası ilişkilerde barış ve güvenliğin sağlanmasının ön planda olduğu günümüzde, Yunanistan'ın bu tavrı şaşırtıcı. Ama duruma biraz daha yakından bakıldığında, Yunanlıların gerilimi tırmandırma politikasının altında kendi ülke gerçekleri ağır basıyor.

Bir kere, Rum halkı, uzun dönem Türklerin boyunduruğunda yaşamış ve tarihsel olarak bunun travmasını bugün hala daha yaşıyorlar. Bu durum şaşırtıcı değil; çünkü Türkler Rum halkın gözünde bir kez daha ayağa kalkarak kendilerini egemenlikleri altına alabileceklerini düşünüyorlar.

Yunanlıların bir başka karabasanı dini hurafeler ile bağlantılı. Ülkede Kilise'nin iç ve dış siyaset üzerinde olağan üstü ağırlığı var. Çelişkiler yumağına “dinler arası çatışma” da girince sorun iyice karmaşık bir hal alıyor. Türk ve Yunan ulusu dinler arası çatışmanın kırılma hattında yer alıyorlar. Kilise, Vatikan’dan aldığı moral ve mali destek ile yayılmacı Helen politikasını olası en fanatik düzeye çıkartıyor.

Yunan ordusu, tarih boyunca neredeyse sadece Türklere karşı savaşmış. İki ulusun 19. yüzyıl ile birlikte çete savaşları ile başlayan sıcak teması, 93 Yunan Harbi ile doruğa ulaşmış, bunu 1912 1. Balkan Harbi, 1913 2. Balkan Harbi, 1. dünya savaşında Makedonya Cephesi, 1919-22 Türk-Yunan harbi izlemiş. Ukrayna’ya ittifak ülkeleri ile düzenlenen bir sefer dışında, Helen Ordusu’nun tek bir vukuatı yok. Bundan sonra 2. dünya savaşında işgalcilere karşı yaptığı savunmalar geliyor.

Sonuç olarak, 120 kişilik ordusunun tümü namlularını Türkiye’ye çevirmiş bekliyor. Bu ordunun yarısı da, uluslar arası anlaşmalara aykırı biçimde Ege adalarında konuşlandırılmış durumda. Oysa bu durum, Türkiye için açık bir saldırı tehdidi oluşturması bakımından uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış durumda. Ama buna kimse aldırmıyor. Çünkü yer kürenin kuzeyinde yer alan Hıristiyan dünyası, Müslüman Türklerin bundan 700 yüz yıl önce ayak bastığı topraklardan çıkması konusunda işbirliği yapmış durumda.

Türkiye’nin Ege Denizi kıyısında yer alan 2600 km uzunluğunda sahili var. Akdeniz kıyılarının uzunluğu ise 1200 km'yi buluyor. Yunanistan, sadece Avrupa değil, ama emperyalist dünyanın yüreklendirmesi ile Türkiye’ye kafa tutuyor ve karasularını 12 mile çıkartarak Ege Denizi’ni Türkiye’ye kapatmak istiyor. Kıbrıs’ta bir oldu-bitti ile tek başına tüm Kuzey Doğu Akdeniz’in sahibi olma hayalleri kuruyor.

Hayal görmekle yetmiyor. Gerçekdışı absürt hayaller gerçekleşmiyor. Yunanlılar Avrupalı dostlarına güveniyor, ama ayakları yere basmıyor.

_________________________

(i): UN’s Update Report No. 1: Collective Security and Armament Regulation 14 Novenmer 2008, www.securitycouncilreport.org/site /c.glKWLeMTIsG/b.4756793/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder